Teknofest’e Tek Başına Katılıp En İyi Sunum Ödülü Almak
Üniversite hayatımda ilk katıldığım yarışma Teknofest 2020’de Baykar’ın düzenlediği Uçan Araba Tasarım Yarışması’ydı. Tek başıma katıldığım yarışmada İleri Kategori’de (Lisans ve Mezun Kategorisi) 5. oldum ve En İyi Sunum Ödülünü aldım. Bu yazımda ise sizlere neden bu yarışmaya başvurduğumu, yarışma sürecini ve sonuçlarını anlatacağım.
Başvuru Süreci
Teknofest’e ilk düzenlendiği 2018 yılından beri ziyaretçi olarak katılıyodum fakat yarışmacı olmak 2020 yılında nasip olmuştu. Kendimi geliştirmek için üniversitenin yanında ekstra bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındaydım ve bu sebeple yarışmalara yönelmiştim. Üniversitemdeki takımlar alım süreçlerini bitirdiği için herhangi bir takıma dahil olamadım. Ardından kendi başıma katılabileceğim yarışmaları araştırmaya başladım.
Benim katıldığım sene Uçan Araba Tasarım Yarışmasında fiziksel bir ürün istenmiyordu. Uçan Araba’nın istenen senaryoya en uygun şekilde tasarlanması, malzeme ve komponent seçimi, uçuş ve sürüş dinamiklerinin hesaplanması ve tasarlanan ürünün bir sunumda anlatılması yarışmanın temel isterlerindendi. Elektrik ve Elektronik Mühendisliği okusam da tasarıma ilgim oldukça fazlaydı. Ayrıca diğer yarışmalara oranla daha yapılabilir bir yarışma olduğu için Uçan Araba Tasarım Yarışması’na katılmaya karar verdim.
Peki neden bir takım kurmadım? Birkaç kişi daha alıp en azından 3-4 kişilik bir takım kurarak daha iddialı bir yarışmacı olabilirdim. Bunu yapmamamın temel sebebi aslında topluluk önünde konuşma korkumu yenmekti. Üniversitenin ilk senesi oldukça çekingen biriydim ve topluluk önünde konuşmak beni oldukça geriyordu. Bu durumun üstesinden gelmek için büyük bir yarışmada, herkesin önünde tek başına sunum yapmak oldukça harika bir fikirdi. Sonuçta her şey bana ait olacaktı ve tüm sunumu kendim yapacaktım. Hata yapma lüksüm yoktu çünkü o sırada sunuma devam edecek başka kimse olmayacaktı.
Yarışmaya Nasıl Hazırlandım?
Yarışmaya başvurduktan sonra ilk olarak kendime bir yol haritası çizdim. Öncelikle bu alanda hiçbir bilgim olmadığı için geniş bir sektör araştırması yapmam gerekiyordu. Ardından yapılan tasarımları inceleyip artılarını ve eksilerini değerlendirdikten sonra kendi tasarımımı bu çıkarımlara göre oluşturacaktım.
Kentsel hava taşımacılığı olarak geçen bu alanda aslında Airbus, Uber, Baykar, Aircar gibi pek çok firma aktif olarak geliştirme yapmakta. Yapılan bu çalışmaları ve dahasını incelemek için uzun bir süre araştırma yaptım ve sonunda Vertical Flight Society ile tanıştım. VFS dünyada bu alandaki çalışmaları yakından takip eden ve kâr amacı gütmeyen en büyük teknik topluluk. Sitesinde yer alan aktif çalışmaların yapıldığı indeksteki tüm çalışmaları inceledim, tasarımların artılarını ve eksilerini belirledim ve kafamda yapacağım tasarımı az çok belirledim. Sırada ise tasarımı bilgisayar ortamına dökmek vardı.
Teknik bir tasarım yapmak hiç kolay değildir. Bir çok bilgi ve deneyim gerektirir. Bu alanda kullanılan programlar da genelde Solidworks, Catia, Siemens NX gibi çok büyük çaplı ve öğrenmesi zor programlardır. Tabi bu bilgileri yarışmaya katılmadan önce hakim değildim. Sadece basit bir şekilde Google’a “best free 3d modelling software” yazdım. Yaptığım araştırmada karşıma sürekli Blender çıkıyordu. Tamamen ücretsizdi ve büyük bir topluluğu vardı. Ayrıca Youtube üzerinde birçok eğitim videosu mevcuttu. Tüm isteklerimi karşılayan büyülü bir programdı Blender. Youtube üzerinden pek çok eğitim videosu izledim ve yavaş yavaş tasarımlarımı geliştirdim.
Aslında beni tasarım yapmaktan daha çok zorlayan kısım yarışmanın teknik tarafıydı. Motor seçimi, itki, batarya, hız ve uçuş süresi gibi pek çok hesaplamanın nasıl yapılacağını sıfırdan öğrenmek hem yorucu hem de zaman alan bir süreçti. Bu süreçte pek çok bilimsel makale okudum ve en doğru kaynaklardan yararlanmaya çalıştım.
Yarışma aslında üç aşamadan oluşuyordu. İlk aşama ön tasarım raporu, ikinci aşama ise final tasarım raporunun hazırlanmasıydı. Raporlardan sonra ise geriye final tasarım sunumunu yapmak kalıyordu. Ön tasarım raporundan 69.25 almıştım. Final tasarım raporundan ise 80.67 alarak ileri kategoride yarışacak 11 takım arasına katılmaya hak kazanmıştım. Böylece her şey son aşamaya yani final sunumuna kalmıştı.
Benim için asıl önemli kısım da zaten son aşamaydı. Sonuçta yarışmaya katılma motivasyonumun büyük bir kısmını final sunumu sağlıyordu. Yarışmaya 2-3 ay kala düzenli olarak sunum teknikleriyle ilgili videolar izlemiştim. Tabi ki burada da basit bir şekilde Youtube’a “iyi sunum nasıl yapılır” yazmıştım ve çıkan çoğu videoyu izlemiştim. Videolardan notlar çıkardım ve yapabileceklerimi gözden geçirdim. Videolardan birinde Carmine Gallo’nun Ted Gibi Konuş kitabı öneriliyordu. Bu kitapda en çok izlenen Ted konuşmalarının çarpıcı yanları incelenmiş, bir Ted konuşmacısı gibi nasıl sunum yapılabileceği ince detaylarıyla açıklanmıştı. Yarışmaya 1 ay kala bir rutin oluşturmuştum. Sabah 7 gibi kalkıyordum ve bisikletimle parka gidiyordum. Yaklaşık 1 saat bisiklet sürdükten sonra 1-2 saat Ted Gibi Konuş kitabını okuyup Ted videolarını izliyordum. Eve döndüğümde kahvaltı yapıp yarışma üzerine çalışmaya devam ediyordum. Sabah bisiklet sürmemin nedeni aslında nefesimi açmaktı, böylece sunum sırasında daha rahat konuşabilecektim.
Ted Gibi Konuş kitabını önemli yerlerin altını çizerek bitirdim, önemli kısımlarını not aldım. Ted konuşmacılarının sunumlarında neyin öne çıktığını anlamaya çalıştım ve az çok kendi sunumumun taslağını oluşturdum. Çarpıcı bir giriş yapmak oldukça önemliydi. Bu yüzden sunumumun girişini herkesin dikkatini çekecek bir video ile yapıcaktım. Ardından sunumumu olabildiğince görseller üzerinden anlatacaktım, böylece izleyileri sıkmadan istediğim teknik detayları rahatça aktarıcaktım. Joe Navarro’nun Beden Dili kitabını da sunumdan önceki haftalarda bitirmiştim. Beden diliyle ilgili detayları da hallettikten sonra geriye pek de bir şey kalmamıştı aslında.
Sunumum yaklaşık 110 slayttan oluşuyordu. Çok görsel, az yazı vardı. İzleyicilerin sunumdan düşebileceği yerlere koyduğum videolar sayesinde tekrardan dikkatlerini çekmeyi planlamıştım. Sunumumu hazırladıktan sonra ilk provamı aileme yaptım ve ilk eleştiri ablamdan geldi: “Çok fazla eee’liyorsun”. Provalarımın tamamında kendimi kayda almıştm. Kaydı izleyince ablamın ne kadar haklı olduğunu anladım. Aslında sunumum bildiğim şeylerden oluşuyordu fakat neyi ne zaman söylemem gerektiğini sunum sırasında düşünüyordum. Bu da eee’lememe sebep oluyordu. Çözümü de gayet basitti, içimden nerede ne söyleceğimi kesinleştirene kadar prova yapmak. Böylece 1 hafta boyunca her gün kendim hangi slaytta ne söylemem gerektiği üzerine çalıştım. İçimden bol bol tekrar yaptım. İkinci provada artık nerede ne söylemem gerektiği belliydi. Her şey aklıma yazılıydı ve yapmam gereken tek şey aklımdakileri söze dökmekti. İkinci provamı aileme yaptığımda olumlu geri dönütler aldım. Artık her şey hazırdı. Sadece yarışmaya gidecek ve sunumumu yapacaktım.
Yarışma Süreci
Teknofest 2020 Gaziantep’te düzenlenmişti. Pandemiden dolayı ziyaretçi alımına kapanmıştı. Sadece yarışmacıların, jurilerin ve görevlilerin olduğu bir Teknofest’ti. Yarışmayı Baykar düzenliyordu ve jurilerin büyük çoğunluğu da Baykar çalışanlarından oluşuyordu. İlk gün sunum sırası açıklandı ve ben yarışmanın ilk gün kapanış sunumunu yapacaktım. İlk gün olması sunumu yapıp rahatlamak açısından oldukça iyi olmuştu çünkü sunum yapmayı beklemek de stresi ve gerginliği artırıyordu.
Uçan araba tasarım yarışmasında toplam 24 takım bulunuyordu. 11 tanesi üniversite ve mezunların katılabileceği ileri kategoriyi oluşturuyordu. Ben de bu kategoride yarışıyordum. Takımlar çoğu en az 3-4 kişiden oluşuyordu ve hepsi farklı mühendis disiplinlerinin buluştuğu takımlardı. 2 takım ise tek kişiden oluşuyordu ve birisi bendim.
İzlediğim sunumlar beklediğim gibiydi. Herkes yarışmanın verdiği sunum şablonuna uymuştu, çizginin dışına çıkmamışlardı. Sunumlarını okuyarak araçlarını tanıtıyorlar ve isterleri nasıl karşıladıklarını anlatıyorlar ama sunmuyorlardı. Benden önceki son sunum yapılıyordu. Kalbim hızlanmaya, midem bulanmaya başlamıştı. Son sunum bittiğinde daha da kötü olmuştum. Beni çağıracaklardı ve ben lavoboya gidip elimi yüzümü yıkasam yetişebilir miyim diye düşünüyordum derken sıra bana geldi. Sahneye çıktım. İki cümleyle kendimi tanıtacak, ardından hazırladığım video ile etkileyici bir giriş yapacaktım. Zar zor da olsa o iki cümleyi kurdum ve videoyu başlattım. Herkes videoyu izlerken ben de izleyicileri inceledim. Herkes merakla izliyordu. Bu sırada derin nefes aldım, sahnede dolaştım ve kendimi sakinleştirdim. Video bittiğinde hazırdım. Onlarca provadan sonra bu sunumun da provadan farkı olmadığını farkettim. Tıpkı bir provaymış gibi sunumu tamamen aklımdan, istediğim şekilde anlattım. Ve nasıl olduğunu anlamadan 30 dakika geçmişti. Sunum bitmişti, jurilerin sorularını cevaplamış ve yerime geçmiştim.
Aslında son sunum olduğu için herkeste bir toparlanma havası vardı. Sunuma başladıktan sonra başlangıçtaki video ile herkesin dikkatini çekmiştim. Sunumun şablonu herkesinkinden farklıydı, ayrıca tüm sayfalar etkileyici görseller içeriyordu ve izleyicinin odağını sunumda tutuyordu. Ayrıca sunumumda aralarda birkaç küçük hikaye de anlatarak izleyicilerin kopmamasını sağladım.
Sonuçlar açıklanırken oldukça heyecanlıydım. Teknik açıdan benden çok daha iyi takımlar vardı ama sunum açısından yeterince iyi olduğumu düşünüyordum. Sırasıyla 3. ve 2. takımlar açıklandı. Sıra 1. takımdaydı. Aynı anda hem ümitliydim hem de ümitsizdim. Ümitliydim çünkü sunumuma güveniyordum, ümitsizdim çünkü teknik kısımlarımda eksikler vardı. 1. açıklandı ve dereceye giremediğimi öğrendim. O sırada sunucu bir duyuru yaptı. Daha önceki senelerde olmayan ve ilk defa bu sene verilecek bir ödülden bahsetti. Yarışmanın şartnamesinde veya başka bir yerde yer almayan bu ödül En İyi Sunum Ödülü’ydü. Sonuç açıklanmıştı. En İyi Sunum Ödülü’nü ben kazanmıştım. Aylar süren çalışmalarım, emeklerim sonunda meyvesini vermişti. Bundan da önemlisi amacıma ulaşmıştım. Herkesin önünde sunum yapmakla kalmayıp aynı zamanda en iyi sunumu yapmıştım.
Sonuç
Uçan Araba Tasarım yarışması benim için bir dönüm noktasıydı. Aşmam gereken bir eşikti. Hepimizin hayatında aşmamız gereken ama ulaşılması zor pek çok eşik vardır. O eşiğe ulaşana kadar konfor alanımızdan çıkmamız, çok çalışmamız, belki de rahatımızı bozmamız gerekir. Ama o eşiği aştık mı, hedeflerimiz işte orada bizi beklemektedir. Sonuçta topluluk önünde konuşma fobimi yenmek için başvurduğum bir yarışmada En İyi Sunum Ödülü almak kimin aklına gelirdi ki!?